top of page

Acerca de

678845fd-1220-4523-90fe-9ea15e2cab7b.jpg

Uğur MUMCU
 
(1942-1993)

Ailesi Ankaralı olmasına karşın, babasının görevi nedeniyle bulundukları Kırşehir'de, 22 Ağustos 1942'de doğdu. Tapu kadastro memuru Şinasi Hakkı Bey ile Nadire Hanımın dört çocuğunun üçüncüsüdür. Babası Ankara'ya atanınca, Ulus'taki Balıkpazarı'ında bulunan Devrim İlkokulu'nda başladığı ilköğrenimini, Bahçelievler'deki Ulubatlı Hasan İlkokulunda 1954 yılında tamamladı. Cumhuriyet Ortaokulundan (1957), sonra Deneme Lisesini bitirdi, Ankara Hukuk Fakültesine girdi (1961). Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra (1965), kısa bir süre avukatlık yaptı. Dil öğrenmek için gittiği İngiltere dönüşünde, Hukuk Fakültesinin İdare Hukuku Profesörü Tahsin Bekir Balta'nın asistanı oldu.

Öğrencilik yıllarında "bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi olunamayacağı"nı kavramış, etkin, coşkulu bir gençti. Hukuk Fakültesi Öğrenci Derneği Başkanıyken onun öncülüğünde yapılan toplantılara zamanın politikacıları, bilim ve sanat insanları çağrılıyor, katıldığı "münazara"lardaki başarılarıyla dikkati çekiyordu. Daha 20 yaşındayken "Türk Sosyalizmi" başlıklı makalesi ile Yunus Nadi Makale Yarışmasını kazandı.

27 Mayıs İhtilali'nin getirdiği özgürlük ortamında çok okuyarak, araştırarak, yaşamı sorgulayarak kendi düşünce evrimini kurmaya başlamıştı. 12 Mart'ın aydınlara yönelik baskıcı tutumundan o da payına düşeni aldı. Doğan Avcıoğlu'nun yönetimindeki Yön dergisinde 29 yaşında bir öğretim görevlisi olarak yazıyordu. Askerliğini yapmaya hazırlandığı sırada, "orduya" hakaret etmekle suçlanarak tutuklandı. Kendi deyişiyle, Yön dergisi o sırada "sıkıyönetim bekleme salonu" gibi olmuştu. Birçok demokrat aydına cezaevlerinin kapısı ardına kadar açılmıştı. Bir yıla yakın kaldığı Mamak Askeri cezaevinde öteki aydınlarla birlikte buz kırmak, tuvalet temizlemek zorunda bırakıldı. Açılan davada, 7 yıl hapse mahkûm edildi, ancak alınan kararın Yargıtay'ca bozulmasından sonra serbest bırakıldı ve hemen askere alındı. Tuzla Piyade Okulundaki üç aylık eğitimden sonra, okul yönetiminin "kötü hal ve düşünce sahibi" diye suçladığı Uğur Mumcu, "er" çıkarıldı; "Sakıncalı Piyade" oldu. Askerliğini Ağrı'nın Patnos ilçesinde tamamladı.

Her zaman duyarlı olan midesindeki rahatsızlığa doktorların tanısı ülserdi. Uğur Mumcu' nun "12 Mart ülseri" tanımlaması bu dönemi özetlemeye yetiyordu. Askerlikten sonra gazetecilikte karar kıldı ve üniversitedeki görevinden ayrıldı. Yön, Kim, Türk Solu, Ortam ve başka dergilerle, Akşam, Milliyet ve Yeni Ortam gazetelerinden sonra uzun süre Cumhuriyet'te yazdı. Anka Ajansında çalışırken Altan Öymen'le birlikte izlediği Yahya Demirel'e ilişkin "Mobilya Dosyası" adlı bir kitap oluşturdu, "hayali ihracat" kavramı böylece kamuoyunun sözlüğüne girdi.

19 Temmuz 1976' da Güldal Homan ile evlendi, 1977' de oğlu Özgür, 1981' de kızı Özge doğdu. Aile bireyleriyle ve dostlarıyla paylaştığı karşılıklı sevgi saygı onun üretkenliğine katkılı oldu. "Susmayı, kendi kabuğunun içine çekilmeyi" çağın suçu olarak niteleyen Mumcu "cesur bir kere, korkak bin kere ölür" diyordu. Demokrasi ve insan hakları savunucusu olarak ülkü ve ilkelerinden hiç ödün vermedi. Katilleri yakalanmayan gazetecilerin, bilim ve sanat insanlarının, tüm insanların kanı yerde kalmasın diyerek savaşını verdi. Terörün silah kaçakçılığıyla ilişkisini giderek artan gerici örgütlenmenin iç ve dış boyutlarını belgeleriyle gözler önüne serdi. Kamuoyu, Susurluk kazasızla yeniden gündeme gelen Abdullah Çatlı adını, ülkücü mafya kavramını ilk kez onun yazılarından duydu. Kontrgerilla var mı, yok mu tartışmalarını, yurtdışındaki görevlilerimizin aylığını ödeyen örgütleri rabıta olayını, kimi aydınların bile yüzeysel bir bakış açısıyla ele aldığı Kürt sorununu, Abdullah Öcalan'ın iç ve dış ilişkilerini İpekçi cinayetinin araştırılmasını, Ağca'yı, Papa suikastının perde arkasını yılmadan ve korkmadan araştırdı. 12 Eylül adaletini, Özal döneminin kural tanımayan uygulamalarını bıkıp usanmadan yazdı. 1990'ların sonunda yaşananlar Uğur Mumcu'yu haklı çıkardı, ölümünden önce yayımlanan 25; ölümünden sonra yayımlanan 40 kitaptaki belge ve bilgiler, etkili ve yetkili olanlarca göz önüne alınmayı bekliyor.

Cumhuriyet ve Atatürk'ü tüm ilkeleriyle benimseyip savunan Mumcu, din maskesi altında Türkiye'yi emperyalizme teslim etmek isteyenlerin gerçek yüzlerini sergiledi. Silah kaçakçılığı, terör, Kürt sorunu ve benzeri konulardaki araştırmalarını sağlam belgelere dayandırdı. "Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz" ilkesinden hareketle emperyalizmin, mafya aracılığıyla Türkiye'ye soktuğu silahların terörü körüklediğini kanıtlarıyla gözler önüne serdi. Toplumsal sınıf ve katmanlar arasında dengesizliğin ve sömürünün, planlı devletçilikle önlenebileceğini, devlet kaynaklarını geniş kitleler yerine bir avuç azınlığa aktarmanın bu sorunu çözmeyeceğini savundu

Türkiye'de araştırmacı gazeteciliğin öncüsü olan Mumcu, Irak'a yönelik operasyonlarda İncirlik Üssü'nün kullanılmasına izin veren hükümetleri eleştirdi. Yolsuzluk iddiaları, yabancı istihbarat örgütleri, mafya, Papa suikastı gibi konularda araştırmalar yaptı. Abdi İpekçi suikastının perde arkasını belgeleriyle ortaya koydu.

Demokrat, laik, cumhuriyetçi, Atatürkçü, devrimci, emekten tüm hak ve özgürlükten yana olan ve emperyalizmin, çıkarcıların, vurguncuların ve yobazların karşısında olan Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 Pazar günü Ankara'da evinin önündeki arabasına konan bombanın infilak etmesi ile alçakça katledildi.

"Ben Ankara'nın yerlisiyim" diyen Uğur Mumcu için Ankara, yalnızca yaşadığı kent değil, laik cumhuriyetin simgesiydi. Ankara'da yaşanan ve tüm yurda yayılan olumsuzluklar yüzünden zaman zaman "Ankara'nın taşına bak / Gözlerimin yaşına bak / Uyan uyan Gazi Kemal / Şu feleğin işine bak" diye yazıyordu. Bu halk türküsü, ölümünden sonra bir bakıma, Uğur Mumcu ile özdeşleşti. Demokrasi, adalet özgürlükler, emek için, laik cumhuriyetin Atatürk devrimlerinin yara almaması, terörün kaynaklarının bulunması, irticanın boyutlanmaması için yaşamını yitiren Uğur Mumcu'nun ölümü, 24 Ocak 1993' ten bu yana sorgulanamamaktadır.

1979 yılında, Türk Hukuk Kurumunca "Yılın Hukukçusu", aynı yıl Çağdaş Gazeteciler Derneğince "Yılın Gazetecisi" seçildi. 1980, 1982, 1983, 1987 ve 1993 yıllarında İstanbul Gazeteciler Cemiyetinin inceleme ve röportaj dallarındaki ödüllerine değer bulundu. 1984, 1985 ve 1987 yıllarında Nokta dergisi Mumcu'ya "Yılın Doruktaki Gazetecisi" ödülünü verdi. 1980'de (Cüneyt ARCAYÜREK'le birlikte) ve 1988'de Sedat Simavi Vakfı Kitle Haberleşme ve Gazetecilik ödüllerini aldı.

ESERLERİ:
Sakıncalı Piyade, Suçlular ve Güçlüler, Mobilya Dosyası, Bir Pulsuz Dilekçe, Büyüklerimiz, Çıkmaz Sokak, Tüfek İcad Oldu, Silah Kaçakçılığı ve Terör, Liberal Çiftlik, 12 Eylül Adaleti, Terörsüz Özgürlük, Rabıta, Söz Meclisten İçeri, Papa-Mafya-Ağca, Devrimci ve Demokrat, Sosyalizm ve Bağımsızlık, İnkılap Mektupları, Kürt Dosyası.

KAYNAKÇA:

www.denizce.com/ugurmumcu.asp
www.kimkimdir.gen.tr

512-5125515_return-goodbye-mustafa-kemal-atatrk.png

ODTÜ KKK Atatürkçü Düşünce Topluluğu
Bağımsız ADT/K'lar Birliği üyesidir.

ODTÜ KKK ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE TOPLULUĞU

My project-1 (19).png
bottom of page