BİYOGRAFİ: NİYAZİ BERKES
- Kemalist Kıbrıs
- 25 Haz 2022
- 8 dakikada okunur

Hazırlayan: ODTÜ KKK ADT Bilinçlendirme Komitesi
Niyazi Berkes, Kıbrıslı Hüseyin Hüsnü Bey ve Dervişe Hanım'ın ikiz oğullarından biri olarak 21 Ekim 1908 tarihinde Lefkoşa'da dünyaya geldi. Babası Hüseyin Hüsnü Bey, Lefkoşa'daki İttihat ve Terakki Kulübü'ne sık sık gidip gelen bir Meşrutiyet taraftarıydı. Annesi Dervişe Hanım ise Lefkoşa'daki Mevlevi Tekkesi'nde ilahiler okuyan dindar bir Türk kadınıydı. Berkes, Niyazi adını tıpkı kardeşi Enver gibi bir Meşrutiyet önderinden Resneli Niyazi'den aldı. O da kardeşi Enver'de II.Meşrutiyet’den (1908 Devrimi) sadece birkaç ay sonra dünyaya gelmiş yeni bir neslin çocuklarıydı.
Berkes, Kıbrıs ve Zor Yıllar:
Aslında Niyazi Berkes'in hayat hikayesini bir bütün olarak ele aldığımızda hep bir mücadelenin ve savaşımın izlerini görürüz. Ancak zaman zaman mücadele edilen, savaşılan şeyler değişmiş, dönüşmüş yeni kimlik ve aktörlerle Berkes'in karşısına çıkmıştır.
20.Yüzyılın ilk yıllarının Kıbrıs'ı, İngiliz İdaresi altında yaşayan Kıbrıs Türkleri açısından zor zamanlardı. Berkes ailesinin evi, zenginleşen Rum ticarethaneleri arasında kalmış bir Türk eviydi. Büyük Han civarındaki eve ve çevresine dair anılarını aktarırken savaş ve yokluk yılları içinde doğmuş bir çocuğun gözünden Kıbrıs'a ve Anadolu'daki Milli Mücadelenin Kıbrıs Türkü üzerindeki etkisine tanıklık ederiz. Henüz adada toplumlararası çatışmaların patlak vermediği ancak iki toplumun da açıkça Anadolu'daki savaşta taraf seçtiği bir dönemdi. Kıbrıs Rumları, Anadolu'daki Yunan işgaline destek veriyor, Kıbrıs Türkleri ise anavatanlarının düşman tarafından işgalini büyük bir acıyla seyrediyor, Milli Mücadele'nin başarıya ulaşması için maddi ve manevi her türlü desteği ellerinden geldiğince vermeye çalışıyorlardı. Sakarya Savaşı'na kadar Yunan işgalini büyük bir coşkuyla destekleyen Kıbrıs Rumları Sakarya'dan sonra sessizliğe bürünmüş, Kıbrıs Türkleri ise tam aksine artık Anavatanın istiklaline giden yolun açıldığına inanıp, mutlu olmuşlardı .
İlköğretimini Lefkoşa'da tamamlayıp ortaöğretimine de Lefkoşa'da başlayan Niyazi Berkes, kardeşi Enver'le beraber okumak için İstanbul'a gitme kararı aldıl. Babaları Hüseyin Hüsnü Bey, bu karara ve talebe karşı çıkmadı ancak anneleri Dervişe Hanım ise doğdukları toprakları bırakıp, Kıbrıs’tan gitmek istemiyordu. Ancak Dervişe Hanım’ın isteği olmadı ve nihayetinde Berkes ailesi İstanbul'a göç etti. Böylelikle Niyazi Berkes de ortaöğretimini 1928 yılında İstanbul Erkek Lisesi'nde tamamladı. Berkes yıllar sonra bu "kopuşu" anlatırken bunun esas sebebi olarak "o dönem Anadolu'da başlayan trajedi karşısında Kıbrıs'taki Türklerin kendi geleceklerinin ne olacağına dair belirsizliğin ve hatta karşılaşabilecekleri olası 'karanlık sonuçları' düşünmenin etkili olduğunu" ifade eder.
Berkes, çocukluğunun Kıbrıs'ını anlatırken adanın 1878'de para karşılığında İngilizlere kiralanmış olduğu için adadaki Türklerin Osmanlı hükümetine kırgın olduğuna ancak buna rağmen halkın Osmanlı hükümetine karşı bir harekete girişmediğine dikkat çeker. Ayrıca, o dönemin Kıbrıs'ında 1908 Devrimi'nin kurucularına olan saygının padişah ve hükümet yetkililerine olan saygıdan daha üstün olduğunu vurgular ve ekler;
"... Ben İstanbul'a gelinceye değin Abdülhamit'in, Sultan Reşat'ın resimlerini gördüğümü anımsamıyorum. Fakat her yerde Namık Kemal, Mithat Paşa resimleri görülürdü, hem de Abdülhamit zamanında. Çocukluğumda berbere gittiğim zaman oturduğum koltuğun karşısındaki aynadan, karşı duvardaki Namık Kemal'in yüzünü adeta ezberlemiştim."
Ancak Niyazi Berkes'i belki de en heyecanlandıran şeylerden biri de çocukluğunun Kıbrıs'ında adı dilden dile dolaşan Anadolu'daki Milli Mücadele’nin lideri Mustafa Kemal Paşa’nın fotoğrafını görebilmekti. Mustafa Kemal'in fotoğrafını o yıllarda bulmak için çok çaba sarf eden Berkes, bir gün Mustafa Kemal'in olduğu iddia edilen bir fotoğrafı eline geçirir. Daha sonra bu fotoğrafı ve gazete kağıtlarını kullanarak kendi odasındaki dolabına bir "Mustafa Kemal köşesi" yapar. Yıllar sonra dahi Berkes, bu anısını "ilk elişi başarımız, sevinçle seyrettiğim ilk Mustafa Kemal yazım olmuştu" diye anacaktır.
Berkes Türkiye'de:
1928'de İstanbul Sultanisi (İstanbul Lisesi)'nden mezun olan Berkes ilk başta İstanbul Dar'ülfünunu Hukuk Mektebi'ne kaydını yaptırır. Ancak bir yaz tatilinde bu tercihi üzerine biraz daha düşünerek Hukuk Mektebi'ni bırakarak Edebiyat Mektebi'ne girmeye ve Felsefe bölümü okumaya karar verir.
Ancak "Ezbercilik okulu" olarak andığı Hukuk Mektebi'nden Edebiyat Mektebi Felsefe Bölümü'ne geçiş yapan Berkes aslında burada da tam olarak istediğini bulamaz. Zira, onun deyimiyle bulmayı beklediği Kemalist Türkiye ile İstanbul Dar'ülfünunu arasında neredeyse bir yüzyıllık mesafe mevcuttur. Dar'ülfünun hocalarının Türk Devrimi'nin vizyonunu idrak edememiş, Mustafa Kemal Atatürk'ü ve onun önderlik ettiği devrimleri özümsemekten uzak, oldukça ezberci ve arkaik bir eğitim müfredatı ve usulü benimsemeleri Berkes'in bu konudaki görüşlerini iyice pekiştirir.
O dönemin Türkiye'sini üçe ayıran (İstanbul, Mustafa Kemal ülkesi Ankara, Halkın çoğunluğunun yaşadığı Türkiye) Berkes, o yıllarda bu üç alan arasındaki derin ayrım ve farklara dikkat çeker. 1927-28 ve 29'ların Türkiye'sinde Berkes'in jenerasyonunu, savaş adeta "teğet" geçmiş bu genç ve dinamik jenerasyon, Kemalist Türkiye idealine sıkı sıkıya sarılmıştı.
Niyazi Berkes'in üretkenliği üzerine uzun sayfalar tutacak makaleler kaleme almak mümkün. Ancak bu tip bir işe girişmesek dahi onun ilk defa yazın dünyasına nasıl girdiğini bilmek gerekiyor. Niyazi Berkes'in ilk yazıları Temmuz-Eylül 1929'da "Felsefe ve İçtimiyat" adlı bir dergide "Ahmet Niyazi" takma adıyla yayınlandı. 1930 yılında ise bu sefer "Yeni Adam" adlı bir gazetede müstear ismiyle yazıları yayınlandı. 1931 yılında İstanbul Dar'ülfünunu Felsefe Bölümü'nden mezun oldu. Mezuniyetinden sonra ilk önce Milli Eğitim Bakanlığı'na başvuru yapan Berkes, bu başvurusundan netice alamayınca ve sonrasında İstanbul'da özel bir lisede ücretli öğretmenliğe başladı ancak bu işi de uzun sürmedi. Daha sonra Ankara Halkevi'nin kadrosuna dahil edilen Berkes, Cumhuriyetin onuncu yılı olan 1933'te Ankara Halkevi ve Türk Tarih Kurumu'nun kitaplarını onuncu yıl sergisi için sunuma hazırlar. Burada Halkevi kütüphane müdürü olarak görev yaparken Nafi Atuf Kansu'nun teklifiyle, kendisinin deyimiyle "her ne kadar eğitimci olmaya pek sıcak bakmasa da" Ankara'daki "pilot" niteliğine sahip olan Maarif Cemiyeti Ortaokulu’nun müdürü olur. 1933 yılında yapılan Üniversite Reformundan sonra İstanbul Darülfünün’un yerine kurulmuş çağdaş bir kurum olan İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’ne 1934 yılında asistan olur. 1935'te ise, Mediha Berkes ve Behice Boran'la birlikte Amerika Birleşik Devletleri'ne giderek Chicago Üniversitesi'nde 1939 yılına kadar sürecek olan toplumbilim (sosyoloji) çalışmalarına başlar. Ancak II.Dünya Savaşı'nın yaklaşan ayak sesleri Berkes'in çalışmalarının yarıda kalmasına sebep olur ve bu nedenle Niyazi ve Mediha Berkes Türkiye'ye geri dönmek zorunda kalır. Berkes'in doktorası o dönem bu şekilde yarım kalmıştır.
İstanbul Üniversitesi'nde kadro bulamaması Berkes'i Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi'ne yönlendirir. Burada sosyoloji doçenti ünvarnı alan Berkes, yine 1940'larda o dönemki Ant Dergisi'nde yazılar yazar. Berkes'in ilk dergi çıkarma deneyimi ise 1941 yılında gerçekleşir. Behice Boran, Pertev Naili Boratav ve eşi Meliha Berkes'ten oluşan bir kadroyla "Yurt ve Dünya" dergisi çıkarmaya başlarlar. Ayrıca 1942 yılında saha çalışması niteliğindeki "Bazı Ankara Köyleri Üzerine Araştırma" adlı yapıtını eşi Mediha Berkes, Pertev Naili Boratav ve Behice Boran'la birlikte hazırlar. Bu çalışma aynı zamanda Türkiye'de sosyoloji alanında yayınlanan ilk monografilerden biri olma özelliğini taşır.
Bu noktada Berkeslerin jenerasyonunun Ankara Üniversitesi'ne sosyoloji alanını kazandırdıklarını kabul etmek gerekir. "Chicago Okulu" denilen ekoloji ağırlıklı sosyoloji akımının etkilerini Türk akademik literatürüne kazandıran Berkes, sosyal dinamikleri ve sosyal çevreyi inceleyen bir anlayışla araştırmalarını sürdürmüştür.
Berkes'in görev yaptığı DTCF, hükümet tarafından dönemin "sorunlu ve mimli" fakültelerinden biri olarak kabul ediliyordu. Nitekim bu durum Berkes'in hayatına ve onun akademik kariyerine olumsuz etki etti. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sürer, DTCF Rektörlüğüne yolladığı bir yazıda, Berkes ve arkadaşlarını kastederek DTCF'deki bazı öğretim görevlilerinin "zararlı ideolojisi propagandası yaptığını" iddia etmiştir.
Bu yazının da etkisiyle, Berkes sol görüşleri gerekçe gösterilerek 1945 yılında görevinden el çektirildi. Her ne kadar Danıştay, Berkes'in göreve iade edilmesine karar verse de dönemin DTCF Dekanı, Berkes'in derslere girmesine müsaade etmeyerek derslerini tatil etti. Berkes, bu karara ilişkin vermiş olduğu hukuk mücadelelerini kazansa da okuluna bir daha dönemedi. 1948 yılında DTCF'de yapılan tasfiyede Pertev Naili Boratav ve Behice Boran gibi o da tasfiye edildi. Daha sonra ise Komünistlik suçlamasıyla hakkında açılan ve 10 Şubat 1950'da sonuçlanan davada Behice Boran'la birlikte 3 ay hapis cezası aldı.
Berkes, Tarık Zafer Tunaya'ya 1977 yılında gönderdiği bir mektupta o dönem yaşanan olaylara bakışını şu sözlerle ifade ediyordu. "O bizim mahut olayların tarihini yazıyorum. Fakat yazdıkça benim ya da 'üç öğretim üyesi'nin hikayesi olmaktan çıkıyor, bir çeşit 1940-1950 döneminin kritiği oluyor." Yine Berkes, bu mektubundan sadece 3 ay sonra yine Tarık Zafer Tunaya'ya gönderdiği bir mektubunda "bu olayları hatırlamanın faydası olup olmadığına emin olduğunu" söylüyor.
1950 yılında ikinci kez yurtdışına çıktı. 1952 yılında Kanada'daki McGill Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yapmaya başladı. 1956'da ise aynı üniversitede profesörlük ünvanını elde etti. 1958-1959 yılları arasında Hindistan'daki Aligarh Üniversitesi'nde dersler verdi. 1959'da "Turkish Nationalism and Civilization (Türk Milliyetçiliği ve Medeniyeti)" adlı yapıtı yayınlandı. 1961'de sol-Kemalist çizgide yayın yapan Yön Dergisi'nde çeşitli yazıları yayınlandı. 1964'te ise "Siyasi Partiler" ve "Türkiye'de Çağdaşlaşma" adlı yapıtlarıyla okuyucuların karşısına çıktı. 1969 yılında "Arap Dünyasında İslamiyet, Milliyetçilik ve Sosyalizm" adlı kitabı ile birbirinden uzak gibi görünen birkaç konuyu büyük bir ustalıkla işledi. 1969 ve 1970'te Türkiye İktisat Tarihi hakkında iki ciltlik bir eseri akademik literatüre kazandırdı. 1975'te ise "Türk Düşününde Batı Sorunu" adlı çalışmasını yayınladı. 31 Ağustos 1975'te uluslararası "emeritus profesör" ünvanı aldı. Aynı yıl emekli olarak İngiltere'ye yerleşti. 1976'da "Asya Mektupları" adında gezi türündeki çalışmasını okuyucuların ilgisine sundu. 1982'de "Atatürk ve Devrimler" adlı kitabını yayınladı. Bundan üç yıl sonra da 1985'te "Felsefe ve Toplumbilim Yazıları" adlı çalışmasını yayınladı.
Kemalizme Bakışı:
Niyazi Berkes'in düşünsel pozisyonunu tek bir cümleyle ifade etmek gerekirse, sol değerlere bağlı bir Kemalist olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Kemalizmi bir dogma, tarih anlatısı ve yaklaşımı olarak değil, hareketli, sürekli devrim çizgisini benimsemiş, ulusçu ve devrimci bir anlayış olarak alan Berkes'in şu ifadeleri, onun Kemalizme yönelik yaklaşımına dair ciddi ipuçları vermektedir:
“…o dönemin tarihini ve koşullarını bilmeyen yabancı gözlemcileri şaşırtan bir değişim olayıdır. Kemalizm, bir düşman istilasına karşı çevrilmiş “sıradan” bir ordu savaşı olmaktan çıkıyor, en sonunda siyasal bir devrim akımı oluyor, bir cumhuriyet rejimi kuruluyor. Kuruluşundan az sonra da bu rejimin bir devrim dönemi açtığı görülüyor. Cumhuriyetin 10. yıldönümünde Kemalist devrimin sembollerini oluşturan ilkelerin altıncısı olan Devrimcilik ilkesi, Kemalizm devrimini en sonda değil, en başta tanımlayan bir ilke oluyor."
Bu noktada Berkes'in Kemalizme bakışını ifade etmek, onu anlatmak başlı başına ayrı bir makale konusudur. Bununla beraber özetle ifade etmek gerekirse, Berkes'in Kemalizme yönelik yaptığı en ciddi vurgulardan biri onun devrimci karakteri üzerinedir. Dünyanın değişen ve dönüşen yapısını göz ardı eden hiçbir ideolojinin yaşayamayacağını bilen Berkes, Kemalizmin "unutulan ve hatta unutturulmaya çalışılan" devrimci karakterini vurgularak, onun kendine içkin refleksif ve hareket eden, yaşayan bir ideoloji olduğuna dikkat çekerek, esasında kendisinin neden Kemalist olduğunu yalın bir şekilde ortaya koyar.
Son Yılları:
Niyazi Berkes, yurtdışında yaşadığı sürede ülkesini unutan, yaşamını sadece kendi keyfiyle özdeşleştiren "entellektüel"lerden değildi. Zorluklarla okumuş, çeşitli mücadelelerden geçmiş bir düşün insanı olarak yurduna hep özlem duydu. Hep o özlemle yaşadı.
Onun;
"Benim yazdığım kitaplar aslında ilmi şeyler sayılmamalı, onlar memleketten uzağa atılmış olmanın yansımlarını taşırlar" diyerek, doğduğu yerden ve anavatanından ayrı kalmışlığın verdiği ızdırabı ifade eder. "
sözleri bu "ızdırap"ın derecesini ifade eder. Bu sebeple Berkes, bugün aşina olduğumuz "entellektüel"lerden farklı bir Cumhuriyet aydınıdır. Yurdundan kopmamış, yurdunun dertlerini dert edinmiş bir düşünce adamı yazılarıyla, yapıtlarıyla, söylem ve eylemleriyle bu "aydın" kimliğini açıkça ortaya koymuştur.
Vefatı ve Üzerine Birkaç Söz:
18 Aralık 1988'de kalp yetmezliği sebebiyle Hythe, Londra'da hayatını kaybetti. 80 yıla sığan büyük bir külliyat, onca makale, onca yapıt, onca suçlama ve onca hukuk mücadelesi... 1908'lerin esir Kıbrıs'ında doğmuş, Lefkoşa sokaklarında belki küçükken arkadaşlarıyla oyunlar oynamış, 20'sinde binbir umutla Anavatan'a gelmiş, Kemalist Türkiye'nin havasını solumuş, Cumhuriyet neslinin ilk temsilcilerinden biri olmuş, üretken, açık görüşlü bir bilim insanı olmuş, ancak yurdunu siyasi baskılar sebebiyle bırakmak zorunda kalmış bir düşün insanı...
Onun vefatından birkaç gün sonra Cumhuriyet Gazetesi'nde "Berkes'in Acı Gülüşü" başlığıyla bir makale kaleme alan Tarık Zafer Tunaya, Berkes'in uğradığı haksızlıkları, yaşadığı zorlukları, yurdundan ayrı kalmak zorunda "bırakılmasını" anlatır ve bir "Atatürk kuşağı çocuğu" olan Berkes'in ardından şu sözleri söyler:
"Tarih, Atatürkçü kuşağın en ileri saflarındaki bu ünlü bilim adamının düşünceleri ve yapıtları üzerinde ısrarla duracaktır. Ama asıl sorun ülkemizde hala devam eden bu çağdışı ve anlamsız politikaların ne zaman daha uygar bir duruma dönüşeceğidir."
Bu satırların üzerinden tam 34 yıl geçti. Türkiye, hala çağdaşı ve anlamsız politikaların uygar bir duruma dönüştüğü bir ülke değil.
Ancak uygar duruma dönüştürmek hala bizlerin elinde. Niyazi Berkes gibi isimlerin düşünsel mirasını sahiplenen devrimciler bu dönüşümü sağlayabilir. Berkes'in hayal ettiği ülkeyi ancak onlar kurabilir.
Türk sosyolojisinin unutulmaz ismi Niyazi Berkes'i hep hatırlamak ve hatırlatmamız gerektiğini aklımızdan çıkarmamalıyız. Eğer bugün, Kıbrıs'ta, onun doğduğu topraklarda çıkan bir dergide, bir yazıda onu anmayı gerekli görüyorsak, bu ,onun düşünsel mirasının hala yaşadığını gösteren en güzel örneklerden biridir.
Berkes, belki bir kalp kırıklığıyla, memleket hasretiyle gitti bu dünyadan...
Ama ürettikleri ve verdiği mücadele hala önümüzü aydınlatıyor. Berkes, doğduğu topraklarda hala yaşıyor!
Eserleri: Bazı Ankara Köyleri Üzerine Bir Araştırma (Ankara 1942); Propaganda Nedir? (Ankara 1942); Siyasî Partiler (İstanbul 1946); Turkish Nationalism and Western Civilisation: Selected Essays of Ziya Gökalp (London 1959); The Development of Secularism in Turkey (Montreal 1964); İkiyüz Yıldır Neden Bocalıyoruz? (İstanbul, ts.); Batıcılık, Ulusçuluk ve Toplumsal Devrimler (İstanbul 1
965); İslamcılık, Ulusçuluk, Sosyalizm (İstanbul 1969; Ankara 1975); Türk Düşününde Batı Sorunu (Ankara 1975); Türkiye İktisat Tarihi (I-II, İstanbul 1969-1970); Asya Mektupları (İstanbul 1976); Türkiye’de Çağdaşlaşma (Ankara 1975; İstanbul 1978). Ayrıca çok sayıda makalesi şu kitaplarda toplanmıştır: Atatürk ve Devrimler (İstanbul 1982); Teokrasi ve Laiklik (İstanbul 1984); Felsefe ve Toplumbilim Yazıları (İstanbul 1985).
Kaynakça:
Niyazi Berkes'in Biyografisi - https://www.biyografi.info/kisi/niyazi-berkes
Hasgüler, M.(2016). Niyazi Berkes'i Anarken. Kıbrıs Gazetesi.
08.04.1999 tarihli Ortam Gazetesi.
https://hasder.org/wp-content/uploads/Archive/addedFiles/82485004-c982-44f8-aae9-3eb57bde72c5.pdf
Beriş, E.H.(2017). Niyazi Berkes Özgün Bir Kemalist.
Bozkurt, İ.(1999): I.İz Bırakmış Kıbrıslı Türkler 1. Sempozyumu. Doğu Akdeniz Üniversitesi Kıbrıs Araştırmaları Merkezi Yayınları.
Berkes, N.(2020). Atatürk ve Devrimler. Yapıkredi Yayınları. 4.Baskı.
Berkes, N.(2019). Türk Düşününde Batı Sorunu. Yapıkredi Yayınları.
Comments